25 Ekim 2010 Pazartesi

Kırmızı Ev'de "Crème Brulée"

Sofya'da bir akşam, iş çıkışı arkadaşlarla dışarda yemek yemek için mekan ararken, aklıma web sitesini görüp beğendiğim Pastorant Restaurant (Пасторант) geldi. Sitesinde gördüğüm fotoğraflardan çok etkilenmiştim, çok sıcak bir ortam gibi görünüyordu ve "Hadi" dedim, "sizi oraya götüreyim". Ama sokakların isimlerini bilmediğin bir yerde bu restoranı bulmak ne mümkün! Dolaşıp dolaşıp bulamadıktan sonra "eeehh" dedik ve aramaktan vazgeçip kendimizi bize en yakın restoran olan Kırmızı Ev'e (Червената къща-chervenata kışta) attık. İyi ki öyle yapmışız.. Yemekler gayet lezzetliydi..
Yemeğimizi yedikten sonra bir de baktık yan masaya yanar dönerli, alevli bir tabak gidiyor. "Bu ne ola ki?" dedik ve hemen aynısından sipariş ettik :) Meğer "Crème Brulée" imiş. Hemen telefonumla çektiğim fotoğrafını paylaşıyorum.

Şöyle ki:

Sanıyorum tatlının üzerine bir miktar alkol döküyorlar bu alevli görüntü için. Bir süre sonra alevi yok oluyor ve afiyetle tatlınızı yiyorsunuz..Olur da yolunuz Sofya'ya düşer ise, Kırmızı Ev'de yanar dönerli Crème Brulée'yi bir deneyin derim:)

Bu arada, Pastorant Restaurant'ı daha sonra buldum, içine girdim ancak yemek yiyemedim. Ufak bir yer olduğu için her zaman yer olmuyor. Ancak aynen web sitesindeki gibi oldukça sıcak ve ev havasında.

"We are Turkish Airlines"

Türk Hava Yolları'nın reklamları sık sık ekranlarda ve radyolarda karşımıza çıkmaktayken ben de Sofya'da rastlayıp hemen telefonumla çektiğim (o nedenle kalitesi biraz düşük) fotoğrafı paylaşayım dedim. THY bir ticari taksiye reklam vermiş efenim, Bulgarca olması dolayısıyla ne yazdığını anlamadım ama amblem dünyanın heryerinde tanınıyor ne de olsa:)

(fotoğrafın üzerine tıklayıp büyütebilirsiniz)

20 Ekim 2010 Çarşamba

Bisiklet Kullanma Özgürlüğü

İstanbul gibi bir metropolde, araç trafiği bile özgür değilken, bisiklet kullanma özgürlüğü istemek maalesef lüks..Oysa şehrimizi bisikletle gezebilsek, evimizden işimize bisikletle ulaşabilsek ne güzel olurdu.. Aşağıdaki fotoğraf Barselona'dan.. Orada bisiklet kullanımı o kadar yaygın ki, trafik lambaları dahi bisiklet kullanıcıları düşünülerek tasarlanmış, bisikletler için ayrı şeritler yapılmış..


Yukarıdaki fotoğrafta arka planda kalan sıra sıra dizilmiş bisikletlere yakından bakalım:


Fotoğrafı, Carlos Lorenzo'nun blogunda dolaşırken buldum. Bu bisikletler Barselona'nın yerlileri tarafından, yanılmıyorsam yıllık üyelik sistemi ile kullanılıyor. Belirli noktalarda bisiklet park alanları bulunuyor; kullandıktan sonra parkediyorsunuz, gerektiğinde yine herhangi bir parktan alacağınız herhangi bir bisikletle gününüze devam ediyorsunuz. Ne güzel bir sistem değil mi?
Bisikletle şehri gezmek isteyen turistler ise, (bizim yaptığımız gibi) kiralayacakları bisikletler sayesinde tüm merkezi ve görülesi noktalara ulaşabiliyorlar. Tavsiye olunur :)

19 Ekim 2010 Salı

Terkedilmiş arabalar ve Peugeot 1007

Sofya'da geçirdiğimiz 15 ay boyunca bizi en çok şaşırtan ve hala şaşkınlıkla anmamıza neden olan şey; yol kenarlarına terkedilmiş arabalar oldu.
Sofya'da arabalar çok ucuz (benzin de).. Türkiye'de görmediğim bir çok farklı ve yeni modeli orada görmüş olmamın yanı sıra, şaşırtıcı bir biçimde külüstür araç yoğunluğu bulunuyor.. Bu külüstür araçların bir çoğu hala trafikte, bir kısmı da yol kenarlarında çürümeye terkedilmiş.. Yeni araba almanın ucuzluğundan olsa gerek, adam arabayı bırakmış yola, arabanın rengi solmuş, paslanmış, üzerinde bitkiler oluşmuş, organik yaşam başlamış:) umrunda değil, müdahale eden de yok!

Aşağıdaki fotoğraf Sofya'dan değil ama yine Bulgaristan'dan..


İlk kez Sofya'da gördüğüm araçlardan, herhalde kendime uygun hissettiğimden en çok sevdiğim araç modeli Peugeot 1007 oldu. Gayet kullanışlı ve sevimli. En ilginç tarafı ise, bu küçük arabanın sürgülü kapılı olması! Detaylı bilgi burada.



13 Ekim 2010 Çarşamba

Kabak Dolması

Evvet sevgili okur, yemek tariflerine bir başladım pir başladım:) Bugünkü menümüzde kabak dolması bulunuyor. Resimden de göreceğiniz üzere bu dolmaları yaparken kabakları enine değil boyuna kestiğimden dolayı sandal şeklindeler ama tat olarak bildiğiniz kabak dolması:)


Tarifi buradan aldım, sadece kabak şekillerini değiştirdim, tercihi size bırakıyorum. Hee bu arada, ikişer tabak yeme garantilidir:)


10 Ekim 2010 Pazar

Elmalı Turta

Birkaç gündür canım elmalı turta istiyordu ama yapmaya zaman olmamıştı. Bugünün tatil günü olması ve dolaptaki elmaların kısa bir süre sonra çürüyecek olması sebebiyle artık zamanı geldi dedim ve işe koyuldum:) Sonuç resimdeki gibi oldu, lezzeti de gayet yerindeydi:)


Tarifi şöyle ki;
   
Hamur için malzemeler:
2 adet yumurta
3/4 su bardağı şeker
150 gr. margarin (oda sıcaklığında)
1 pk. vanilya
1 pk. kabartma tozu
Aldığı kadar un

Harç malzemesi:
6 adet elma
3-4 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tarçın

Yapılışı:
Elmaların kabuğunu soyduktan ve çekirdeklerini çıkardıktan sonra robottan geçirin. Teflon tavada yumuşayıncaya kadar pişirip üzerine şekeri ve tarçını ekleyin. Şeker eriyince altını kapatıp harcı beklemeye alın.
Hamur için; tüm malzemeleri karıştırdıktan ve ele yapışmayacak kıvamda, orta sertlikte bir hamur elde ettikten sonra 1/3'lük kısmını ayırın. Kalan kısmı yağlanmış tepsiye yayın (yayılan hamur kabaracağı için geniş bir tepsiye yaymanızı tavsiye ederim).  Hamurun üzerine elmalı harcı yayın ve ayırmış olduğunuz hamuru şeritler haline getirerek (ben krema sıkma poşeti kullandım) elmalı harcın üzerinde resimdeki gibi minik kareler oluşturun. Önceden 180 dereceye ısıttığınız fırında üzeri kızarana kadar yaklaşık 40-45 dk pişirin. Afiyet olsun:)

Ben tarifi buradan buldum ama biraz değiştirdiğim için benim tarifim yukarıdaki gibi oldu.

8 Ekim 2010 Cuma

Renk renk posterler

İster çıktı alıp çevçeveleyin ve duvarınıza asın, ister bilgisayarınızda masaüstü resmi olarak kullanın! Çeşitli sanatçıların çalıştığı farklı örneklere de buradan erişmek mümkün. İşte benim seçtiklerim :)






Favorimi en sona sakladım:


2 Ekim 2010 Cumartesi

Eski ve Yeni

Geleneksel ve modernin bir arada, uyumlu olarak kullanıldığı mekanları çok şık buluyorum. Ancak ikisi arasındaki denge iyi kurgulanmış olmalı. Ne modern ne de geleneksel olan bir diğerinin varlığını olumsuz etkilememeli; vurgulanmak istenen mobilya ya da aksesuar, tarzıyla kendini ifade etmeli. 

Alttaki fotoğrafta, altın varaklı olmasının cazibesi ve tabi boyutu dolayısıyla ayna oldukça ön planda. 


Geleneksel mobilya kullanmanın bir diğer yolu, evinizdeki eski mobilyalara yeni kimlikler kazandırmak.. Eski mobilyanızı boyayarak ya da mevcut haliyle modern mobilyalarla kombine ederek şık bir mekan elde edebilirsiniz.  Aşağıdaki duvar aynasının ve sağ alttaki koltuğun diğer mobilyalarla uyumunu (ya da uyumsuzluğunu :)) beğendim.



Aşağıdaki fotoğraftaki yeşil konsol eski bir mobilyanın boyanması sonucu elde edilmiş.. Üzerindeki objeler ve duvardaki çerçevelerle nefis bir kombinasyon yapılmış..


Diğer bir yeşil konsol da şöyle yenilenmiş:



Zemin, duvar ve tavanın sade olduğu bir ortamda salt mobilya ve aksesuarı ön plana çıkaran kombinasyonları da oldukça çarpıcı buluyorum. Şöyle ki: 



Böyle bir tarz elde etmek için bazı aksesuar örnekleri:




Bu tarz biraz bohem, biraz eklektik... Çünkü farklı dönem mobilya ve objelerini kurgulayarak bir araya getiriyorsunuz; planlanmış bir gelişigüzellik söz konusu..  

Aşağıdaki örnekleri de paylaşmak isterim, çok hoşuma gittiler: 









Şu anda ya da ilerde bu tarzda bir mekan oluşturma kaygınız varsa, eski eşyanızı atmadan önce iki kez düşünün ya da eşya almadan önce ikinci el mobilya satan mağazaları bir yoklayın derim:)) Ayrıca eğer konu ilginizi çektiyse, buradan nefis ve şahane before&after örneklerine ulaşabilirsiniz, ben bayıldım bu örneklere..


*Fotoğraflar çeşitli web sitelerden...